%100 Güven

Türkiye'de Özelleştirme

I. BÖLÜM
1-Özelleştirme nedir?

Özelleştirme dar anlamda kamuya ait ekonomik kuruluşların ( KİT’lerin mülkiyetleri ve yönetimleri ile birlikte) özel sektöre satışlarını ifade etmektedir. Geniş anlamda özelleştirme ise iktisadi, mali, hukuki, sosyal ve siyasi sebeplerle milli ekonomi içerisinde kamu kesiminin iktisadi faaliyetlerinin sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik uygulamaların bütünü olarak ifade edilir.

Diğer bir deyişle özelleştirme ekonomide piyasa güçlerinin hakim olmasını sağlayıcı ve devletin ekonomideki etkinliğini azaltıcı iktisadi politikalardır. Özelleştirme birçok bilim dalının doğrudan ilgi alanına girdiği için bilimsel tanımlamalarda farklılıkların olması doğaldır. Bu nedenle ;

 

 

Ekonomide özelleştirme demek devletin ekonomik faaliyetlerinin azaltılması veya ortadan kaldırılması olarak nitelenirken, dar anlamda KİT’lerin özel sektöre devredilmesi olarak belirtilir.

 

 

Hukuk biliminde özelleştirme demek mülkiyet yönetiminin özelleşmesi iken bu durum ekonomi biliminde mülkiyetin kendisinin özelleşmesi olarak görülmektedir.

Özelleştirme kavramı; işletmeciye göre mikro açıdan, iktisatçıya göre makro açıdan mülkiyet değerlendirilmesi ile gündeme alınır.

 

Özelleşme felsefesi nedir?

Özelleştirme kamuya ait ekonomik kuruluşların özel sektöre satışlarını ifade ettiğine göre özelleştirmenin ana felsefesi devletin bakış açısına göre şu şekilde ifade edilebilir :

Devlet asli görevleri olan adalet ve güvenliğin sağlanması için harcamalar yapmalı ve özel sektör tarafından yüklenilmesi mümkün olmayan altyapı yatırımlarına yönelmeli, yani işletmecilik alanındaki tüm faaliyetlerinden çekilmeli, böylece rekabete dayalı bir ekonomik modelin oluşmasına yardımcı olmalıdır.Ancak burada üzerinde önemle durulması gereken konu şudur. Devlet eğitim ve sağlık politikalarını sağlam bir zemine oturtulmuş olmalıdır. Aksi taktirde bu sektörlerde yapılacak özelleştirmeler toplumsal anlamda yarar terine zarar getirir.

 

2- Özelleştirme sebepleri :

 

a) Ekonomik sebepler

- Serbest piyasa ekonomisini tüm kurum ve kuralları ile işler hale getirmek,

- Kaynakların optimum dağılımını sağlamak,

- Sermayeyi tabana yaymak,

- Gelirleri üretken yatırımlara yönlendirmek.

 

b) Mali sebepler

- KİT’lerin borç yükünden kurtarılması,

- Devlete gelir sağlanması,

- Verginin tabana yayılması,

- Kamu kesimindeki işgücü fazlalığının önlenmesi.

 

 

c) Toplumsal –Siyasi sebepler

- Toplumsal refahın arttırılması,

- Demokratikleşmeye katkı,

- Yolsuzlukların önlenmesi.

Ancak özelleştirilme yapılan ülkelerin hiçbirinde yukarıda belirtilen sebeplerle ilgili olarak %100 verim alınamamıştır.

 

3- Dünya’da Özelleştirmenin Tarihçesi:

Dünya’mız 20. yüzyılda birçok ekonomik bunalımlarla karşılaşmasına rağmen bunlardan en önemlileri 1929 ve 1970 yıllarında yaşanan ekonomik bunalımlardır. Bu bunalımlardan ilki devletleştirmeyi ikincisi ise özelleştirmeyi çağıran bunalımlar olmuştur.1929 ekonomik bunalımında aşırı derecede liberal ekonomiye taraftarlar olanlar bile piyasa mekanizmalarının kendiliğinden ve dengeli biçimde ekonomiye yön verebileceği konusunda tereddüde düşmüşlerdir. Keynes’in ekonomik bunalımdan çıkmanın devletin talep doğurucu kamu harcamaları yapması ile mümkün olacağını önerisi sadece geçici çözüm olmuş,II. Dünya savaşından sonra kamu girişimciliği ön plana çıkmıştır. Bu dönemde Avrupa ülkelerinde yaygın bir şekilde uygulanan devlet eliyle ekonomiyi canlandırma girişimlerinin sonucunda sosyal refah devleti kavramı çıkmıştır.

1970 ekonomik bunalımına sebep ise devlet kontrolü ile yürütülen işletmeler gösterilmiştir.

Bu işletmeler :

a) Özel işletmeciliğin sınırlandırılmasına sebep gösterilmekte,

b) Piyasa hareketlerinde yapay gelişmelere neden olmaktadırlar denilmiştir.

Bu nedenlerle bütçe açıklarının artması vergilerin arttırılmasını gündeme getirmiştir. Ayrıca bu dönemde işletmelerdeki verimliliğin azalması, kar marjının yıldan yıla gerilemesi ve dünyada baş gösteren stagflasyon (enflasyon ve işsizlikte aynı anda artış olması) nedeni ile 1929 yılında yaşananlara 180 derece zıt bir ekonomik hareket ortaya çıkmıştır. 1970 ekonomik krizinin baş suçlusu olarak KİT’ler gösterilmiştir.

Bu dönemde KİT’ler ;

a-Verimli ve etkin çalışmadıkları,

b- Doğal monopol olma avantajını verimsiz bir yapılanmaya gerekçe yaptıkları,

c- Politik etkilenmeye açık oldukları

için kamu açıklarının artmasının temel nedenleri olarak gösterilmişlerdir.

 

Dünyada 1970 yılında gündeme gelen bu gerekçeler devletlerin özelleştirme çalışmalarına başlamalarına sebep olmuştur.1979 yılında İngiltere’de başlayan özelleştirme akımı sırasıyla doğu ve batı Avrupa ülkelerine ABD ve Orta ve Güney Amerika ülkelerine, Güney Asya ülkeleri ile gelişmekte olan ülkelere yayılmıştır.

 

A- Amerika’da özelleştirme:

49 eyaletten oluşan ve eyaletlerin kendi içlerinde merkezi idareden bağımsız lolarak her türlü ekonomik faaliyetlerini yürüttüğü Amerika Birleşik Devletlerinde özelleştirme çalışmaları 1982 yılında başladı. Başkan Reagan döneminde Federal Mülkiyeti İnceleme Teşkilatı oluşturuldu. Bu teşkilat yardımıyla kamu hizmetleri özelleştirildi. Merkezi yönetim ise başta telekomünikasyon olmak üzere demiryolu, havayolu ulaşımları ile karayolu taşımacılığını 1993 yılına kadar özelleştirerek özelleştirme çalışmalarını tamamladı. Yani kamu elinde bulunan maddi değerler %100 özelleştirildi.

 

B- Meksika’da özeleştirme:

1983 de başlayan özelleştirme çalışmaları 1989 yılına kadar düşük seviyelerde seyrederken İMF’ nin de devreye girmesi ile 1993 yılında Salinas hükümeti döneminde hız kazanmış 1155 kamu kuruluşundan 940 adeti özelleştirilerek 14 milyar dolar gelir sağlandı. GSMH’ nın %6 sı olan bu değer Meksika’da yapılan özelleştirmede önemli bir başarı olarak görülmüştür.Ancak bütçeye maddi katkı yapma anlamını taşıyan bu özelleştirme çalışmaları Meksika ekonomisine geçici rahatlık getirmiş olup, daha sonraki dönemlerde elde kalan kamuya ait ekonomik varlıkların elden çıkarılması yoluna gidilmiştir.

 

C- Arjantin’de özelleştirme:

Türkiye ile benzer makro ekonomik problemlerle uğraşmakta olan Arjantin’in 1982-2002 yılları arasında 24 milyar dolarlık özelleştirme geliri elde ettiğini söyleyebiliriz. Aynı dönemde Türkiye’nin özelleştirme gelirimiz ise 11.2 milyar dolar seviyesinde kalmıştır. Özelleştirme gelirlerinin amacına uygun yerlerde kullanılmamasına bağlı olarak Arjantin özelleştirme çalışmalarının başarılı olduğu söylenemez.

 

D- İngiltere’de özelleştirme:

1979 yılında Margareth Thatcher başkanlığındaki muhafazakar parti hükümetince başlatılan özelleştirme çalışmalarının başlıca nedeni 1965-1970 yılları arasında KİT karlarının hızla azalmaya başlamasıdır.1991 yılına gelindiğinde kamu kamu elindeki işletmelerin yarısından fazlası özelleştirilmiş 650 bin işçi sektör değiştirmiş belediyeler elinde olan 1.250.000 konut satılmış ve 9 milyon insan hisse senedi almış idi. Bu arada stratejik konularda hizmet veren sektörlerde yapılan özelleştirmelerde toplumdan gelen tepkiler üzerine yabancı yatırımcılara satılan o sektörle ilgili hisselerin geri alınması yoluna gidilmiş mesela telekomünikasyon sektöründe yabancı hissesi %10 un üzerine çıkarılmamıştır.İngiltere’de kısa zamanda yapılan bu özelleştirmelerin sonucunda şirketler mali açıdan daha iyi bir yapıya kavuştukları,karlılık düzeylerinin arttığı ve sermayenin tabana yayılması konusunda belirgin bir aşama kaydedildiği söylenebilse de özelleştirilen kurumların gerçek anlamda rekabete açılmasını sağlanamadığı,karlılık durumlarındaki artışın özelleşmeden kaynaklanmadığı olumlu konjonktürden kaynaklandığı,özelleştirmenin sadece hazineye gelir sağlamak amacına yönelik olduğu pay senetleri satımı yolu ile gerçekleştirilmeye çalışılan sermaye mülkiyetinin tabana yayılma düşüncesinin gerçekleşmediği bazı sektörlerin özelleştirilmesinde rekabet ortamı oluşmadığı için etkinliğin ve verimliliğin sınanmasının mümkün olmadığı tezleri ileri sürülmüştür. İngiltere’de devlete ait olup geri kalmış teknolojiler ile üretim yapan demir çelik, kömüre dayalı elektrik enerjisi üreten sanayi tesisleri 1970 li yıllardaki sanayi devrimi çerçevesinde doğu Asya ülkelerine ihraç edilerek tamamen özelleştirilmiş, stratejik önem taşıyan sektör hisselerinin %10’u aşmayan miktarını yabancı yatırımcılara, geri kalan kısmını ise yerli yatırımcılara satma şeklindeki özelleştirme metodunu seçmiş, ancak devletin stratejik üretim sektörlerindeki etkinliğini hiçbir zaman sonlandırmamıştır.

 

E-Almanya’da özelleştirme:

Batı Almanya anlamında ilk özelleştirme hareketi 1957 yılında başlamış maden sektöründe faaliyet gösteren PREUSSAP firması bir kişinin en fazla 5 hisse senedi alabilmesi şartı ile 100.058.000 DM ‘a 26.119 kişiye satılarak gerçekleştirilmiştir.

1990 yılında Doğu Almanya’da kurulan daha sonra iki Almanya’nın birleşmesi ile bünyesinde bulunan 4000 uzman elemanla 1994 yılı sonuna kadar bünyesine katılan 8000 devlet kuruluşunu 12000 şirkete dönüştüren 1991 yılı sonuna kadar 4337 şirketi 1994 yılı sonunda ise toplam 15102 kuruluşu özelleştirip 3718 şirketi tasfiye eden THA(Treuhandanstalt) şirketi kendisini aynı yıl onunda tasfiye etmiştir.Bu özelleştirme sonucu hantal Doğu Almanya tesislerinin rehabilitasyonu için devlet kasasından harcanan ilave yatırım miktarı ise 265 Milyar DM olmuştur. Aynı dönemde özelleştirme gelirleri ise 67 Milyar DM olmuştur. Almanya’da özelleştirme çalışmaları devlet hisseleri olan kamu veya özel sektör kuruluşlarındaki devlet hisselerinin çeşitli Avrupa ülkelerinde pazarlanması şeklinde devam etmektedir.

 

F- Bulgaristan’da ve Ukrayna’da özelleştirme:

Bulgaristan’da 1992-2001 yılları arasında kamu teşekküllerinin %32 si özelleştirilmiş 1.448 Milyar dolar gelir elde edilmiştir. Bulgaristan’da yapılan özelleştirmelerdeki düşünce tarzı eski teknolojilere sahip tesislerin yenileme yatırımları ile ekonomiye tekrar kazandırılmasıdır. Devlet özelleştirmede koyduğu bu şartların hem uygulayıcısı hem de takipçisi olarak özelleştirmede başarılı olmuştur.

Ukrayna’da 1992 yılında başlayan özelleştirme çalışmalarında 1995 yılına kadar 39585 küçük işletme özelleştirilmiştir. Aynı yıl aralığında tarım sektörünün %40’ı özelleştirilmiştir.

 

G- Kazakistan ve Kırgızistan’da özelleştirme:

Kazakistan’da 1991 - 2002 yılları arasında yapılan özelleştirmelerde ekonomideki kamu payı %90 dan %20 ye düşmüştür.Bu dönemde 26794 küçük işletme özelleştirilmiştir.

Kırgızistan ‘da ise 1992-1998 döneminde küçük işletmelerin %96 sı özelleştirilmiştir.

Her iki ülkede de petrol doğal gaz gibi kuruluşlarla ilgili olarak özelleştirme yasaları çıkarılmakla birlikte bu sektörlerde özelleştirme yapılamamıştır.Kırgız telekom Kırgız enerji ve Kırgız havayollarının da içinde bulunduğu 200 orta ve büyük boy işletmenin mevcut durumlarına göre özelleştirmeleri ile ilgili kanunlar çıkarılmasına rağmen bu işletmeler henüz özelleştirilmemiştir.

 

4-Türkiye’de Özelleştirmenin Tarihçesi:

Türkiye’de Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda ülke ekonomisinin zayıf durumda olması, sermaye, teknoloji ve bilgi birikimlerinin yetersizliği nedenleriyle sadece kamu tarafından yapılabilen yatırımlar ekonomimize ivme kazandıran unsurlar olmuşlardır. Bu mecburiyetler doğrultusunda oluşan devletçilik akımı çerçevesinde bile özel sektörün geliştirilmesi gerekliliği 1923 yılında İzmir’de toplanan 1. İktisat Kongresinde Kurulacak bir bankaya hükümetin bile sermaye koyarak hissedar olacağı halktan talep olması halinde hisselerini satarak hissedarlıktan çekileceği şeklinde özelleştirme açısından önem arz eden bir karar alınmıştır. I. İktisat kongresinde Atatürk’ten sonra konuşan zamanın İktisat vekili Mahmut Esat Bozkurt Türkiye karma bir ekonomi sistemi izlemektedir. Ekonomik teşebbüsleri kısmen devlet ve kısmen kişiler almalıdır.Bazı konularda ekonomimizde devletleştirme yolu izlenecek, bazı konularda ise iktisadi teşebbüsler özel sektöre bırakılacaktır demiştir. Karma ekonomik sistemin gereği KİT’ler bu şekilde ortaya çıkmıştır.1933 de kurulan Sümerbank’ın özel sermayeye katılacağı Sümerbank’ın kuruluşu ile ilgili yasanın 2. maddesinde yer almıştır.Tek partili dönemin son hükümetinin programında özel sektörün geliştirilmesi ile ilgili hükümler olmakla birlikte devlet 1950 li yıllarda yoğun yatırımlara girmiş ve ekonomide devlet payı giderek artmaya başlamıştır. KİT lerin özelleştirilmesi ile ilgili olarak yürürlüğe sokulan en geniş ilk yasa 1964 de çıkarılan 440 sayılı yasadır. Bu yasa çerçevesinde kurulan Yeniden Düzenleme Kurulu KİT’ leri değerlendirerek onların özelleşmesini veya tasfiyesini sağlayacaktı.

Ancak 1967 de artan halk muhalefeti ile bu komisyon herhangi bir özelleştirme gerçekleştiremedi.İktidara gelen siyasi iktidarların KİT’lerin istihdam yaratma gücünden faydalanma yoluna gitmesi, KİT kaynaklarının verimli kullanılamaması ve 1980’li yıllarda başlayan küreselleşme ile birlikte liberalizmin benimsenmesi ile devletin kamusal alandaki yeri yeniden sorgulanmaya başlanmıştır. Bu dönemde Türk siyasi hayatına ve ekonomisine yeni bir felsefe olarak giren liberal politika uygulamaları o tarihlere kadar Türkiye’de hakim tek model olan devletçi zihniyetin yerini almıştır.Bu durumda KİT’lerin eski işlevi ile devam etme şansı kalmamıştır. Bu nedenle 1980 li yıllarda devletçi zihniyet liberal model ile karşı karşıya gelmiş, liberalizmin her alanda savunulması ekonomide ve ticari alanda hızlı yayılmasına sebep olmuştur. Aynı dönemde özel sektörün ekonomideki rolü arttırılınca ve Türk girişimcisinin de gelişmesine bağlı olarak ekonomi ve finansal piyasalar tam rekabet şartlarında verimli ve etkin çalışacağını göstermeye başlamıştır. 24 Ocak 1980 tarihi Ekonomik Kararları kapsamında piyasa ekonomisine geçiş ve özelleştirmenin temellerinin atılma tarihi olarak kabul edilir. Bu çerçevede özelleştirmeyi bir amaç olarak değil bir araç olarak görmekte büyük faydalar vardır. Özelleştirme basit bir sürecin ötesinde ekonomik, mali ve idari bir reformdur.

1983 yılında özelleştirme ile ilgili ilk çalışmalar başlamış 1984 yılında yapılan yasal düzenleme ile uygulayıcı (Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı) kurumun temeli atılmıştır.1986 yılında KİT’lerin özelleştirilmesi ile ilgili mas ter plan hazırlanmıştır.1985-1990 yılları arasında yapılan özelleştirmelerin esasını kamunun özel sektör işletmelerinde bulunan hisselerinin satılması teşkil etmiştir. 1994 yılına kadar özelleştirme ile ilgili olarak yapılan tüm hukuki düzenlemeler yetersiz kalmış, bu dönemde yapılan birçok özelleştirmeler mahkeme koridorlarına taşınmış gelinen bu noktada toplumun tüm katmanlarının iştiraki ve mutabakatı ile hazırlanan 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla Özelleştirme Yüksek Kurulu ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı oluşturularak özelleştirme işlerinin daha hızlı yapılabilmesi hedeflenmiştir. Daha sonra çıkarılan 4971 sayılı kanunla 4046 sayılı kanunda bazı değişiklikler yapılmıştır.

 

5-Özelleştirmenin Yasal Dayanakları :

KİT’lerin özelleştirilmesi ile ilgili en geniş kapsamlı ilk yasa 1964 yılında yürürlüğe konulan 60 sayılı yasadır. KİT’lerin işletme birimlerinin müesseseler şeklinde örgütlenmesi1954 ‘de çıkarılan 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanmış bu müesseselerin KİT’lerin bağlı ortaklığı haline getirilmesi ise 1983 ‘ de çıkarılan 60 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanıyordu.Bu kararname ile KİT’lerin ve bağlı ortaklıklarının tasfiyesi gündeme getirilmekteydi. 22.101983 tarih ve 2929 sayılı yasa ile 60 sayılı KHK yürürlükten kaldırıldı. Böylece KİT’ler dışında kamu elinde bulunan ekonomik değerlere özelleştirme yolu açılıyordu.17.03.1984 tarihine yürürlüğe konulan 2983 Sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması hakkındaki Kanun ile KİT’lerin hisse senedi yolu ile satışı ve işletme haklarının devredilmesi ile ilgili olarak TKKOİ kurulması sağlandı.2929 sayılı yasayı değiştiren 233 sayılı KHK 08.06.1984 tarihinde yapılan bir değişiklikle KİT ve bağlı birimlerinde yapılacak her türlü tasarruf yetkisini Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulunu yetkili kıldı.2983 sayılı yasaya dayanarak 13.09.1984 de Kamu Ortaklığı Fonu Yönetmeliği çıkarılıp Kamu Ortaklığı Fonu kuruldu. Yasaya göre tasarrufların teşviki ek finansman kaynağı olarak nitelendirildi ve bu finansman gelir ortaklığı senedi,hisse senetleri ve işletme haklarının devri yolu ile sağlanacaktı.Gelir ortaklığı senedi devlet tahvili gibi devletin iç borçlanmasını sağlayıcı diğer bir argüman olacak hisse senetleri ile işletme haklarını devri özelleştirme argümanları olarak yerlerini alacaklardı. 03.06.1986 tarihli ve 3291 sayılı yasa ile merkez bankası,bankalar, toplu konut, sermaye piyasası,Tasarrufların teşviki yasalarında değişikliklere gidilmiş,Tütün tekeli yasasının bazı maddeleri yürürlükten kaldırılarak özelleştirme önündeki tüm engeller kaldırılmıştır. Nisan 1990 tarihinde yürürlüğe giren 414 sayılı KHK ile Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Kamu Ortaklığı İdaresi ve Toplu Konut İdaresi ne ayrıldı. 06.01.1992 tarihli 473 sayılı KHK ile özelleştirme konusundaki karar merciinin adı Kamu Ortaklığı Yüksek Kurulu olarak değiştirildi. 11.05.1994 tarihinde yürürlüğe giren ve hükümete özelleştirme uygulamalarının da düzenleme yapma yetkisi veren 3987 sayılı yetki yasasına istinaden çıkarılan birçok KHK anayasa mahkemesi tarafından iptal edildiği için tüm partilerin ve sendikaların önerileri dikkate alınarak hazırlanan 27.11.1994 tarih ve 4046 sayılı yasa yürürlüğe konmuştur. Bu yasa ile Özelleştirme Yüksek Kurulu oluşturulmuştur. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.Özelleştirme Yüksek Kurulunun koordinatörlüğünde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı birimlerince yürütülen özelleştirme çalışmalarına dayanak olan bu kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 18. maddesi 4232 sayılı kanunla yeniden düzenlenmiş ve 4105 ve 4108 sayılı kanunlarla da 4046 sayılı kanuna birtakım yeni düzenlemeler getirilmiştir.15.08.2003 de yürürlüğe giren ve 4046 sayılı kanunun Özelleştirme Yüksek Kurulunun oluşumu maddesini yeniden düzenleyen 4791 sayılı kanunun en önemli maddeleri ise Türk Telekomünikasyon A.Ş. nin özelleştirilmesindeki strateji belirlenmesi yönündeki düzenlemeler olmuştur. Türk Telecom un hisse senedine dönüşebilir tahvil yolu ile satışına imkan verilmesi ve Özelleştirme Yüksek Kurulu üyelerini belirleme yetkisinin Başbakana verilmesidir.

Sonuç olarak bugün özelleştirmeler 4046 sayılı kanuna göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca , enerji özelleştirmeleri 3096 sayılı kanuna göre enerji bakanlığı öncülüğünde, telekomünikasyon özelleştirmeleri 4161 sayılı kanun hükümleri çerçevesinde Ulaştırma Bakanlığının öncülüğünde yapılmaktadır.

 

II. BÖLÜM

 

ÖZELLEŞTİRME METOTLARI

 

1- Mülkiyetin devrini gerektiren metotlar :

a) Hisse senetlerinin halka satışı,

b) Hisse senetlerinin tek bir alıcıya satışı,

c) Hisse senetlerinin çalışanlara ve yöneticilere satışı,

d) Hisse senetlerinin borsada satışı,

e) Hisse senetlerinin seçilmiş aracı finansal kuruluşa satışı,

f) Hisse senetlerinin sermaye piyasası aracılığı ile yurt dışı borsalarda (genellikle “özel emir” ve toptan satışlar pazarında) satışı,

 

2- Mülkiyet devrini gerektirmeyen metotlar :

a) Finansal kiralama :

Gerçek anlamda bir özelleştirme metodu değildir. Özelleştirilecek KİT’lerin mali yapılarını iyileştirmek ve özelleştirmeye hazır hale getirme amacı ile kullanılır.

b) Yönetim devri :

Mülkiyet transferi olmadan yapılacak bir sözleşme ile KİT’ ne bağlı ortaklığın müessesenin ve işletmelerin yönetimleri özel sektöre devredilerek işletilmeleri, mamullerinin pazarlanması ve dağıtımının yapılması sağlanır.

c) İhale sistemi :

Mal ve hizmetlerin arzının özel sektöre ihale ile devredilmesidir. Burada hizmet sözleşmesi yapılacak kuruluşlar ihale ile belirlendiği için sözleşme ile sağlanacak tasarruf maksimize edilebilmektedir.

d) İmtiyaz devri :

Elektrik,su,demiryolu gibi tabii tekellerin söz konusu olduğu üretim alanlarının bir sözleşme ile özel sektöre devridir.

e) Ortak girişim :

Kamu ve özel sektörün birlikte yaptığı yatırımlardır. Burada yönetimin özel sektörde kalması halinde devletin etki ve müdahaleciliğinin azalması sebebiyle verimliliğin arttığı görülmüştür.

f) Yasal-Kurumsal serbestleştirme :

Devletin tüm sektörler üzerindeki hukuki düzenleme ve kısıtlamalarının kaldırılmasını sağlama demek olan iktisadi bir politikadır. KİT’lerin mal ve hizmet fiyatlarını serbestçe belirleyebilmesi,kredi ve mevduat faiz oranlarının serbest bırakılması,çay tekelinin kaldırılması gibi.

 

3- Türkiye’de bugüne kadar yapılan özelleştirme uygulamaları :

 

a- İşletme hakkı devri uygulaması

Örnek : Kars süt mamulleri müessesesi.

 

b-Tesis ve işletme satışları

Örnek : Yarım kalmış KİT tesislerinin veya işletmelerinin bir bölümünün satışı bir bölümünün de defter değeri üzerinden devri işlemi.SEK,Yem san.vb.

 

c- Blok satış yolu ile özelleştirilenler veya halka arz yolu ile blok satışlar

Örnek :Usaş, çimento fabrikaları v.b.

 

d- Halka arz yolu ile satış

Teletaş’ın %40 ının %22 si halka arz yolu ile satılmıştır.

 

e-İstanbul menkul kıymetler borsasında satışlar.

 

III: BÖLÜM

 

ÖZELLEŞTİRME AMAÇLARI

 

1- Verimliliği arttırma,

Özelleştirilen tesislerin siyasi otorite etkisi olmadan kabul edilebilir minimum kar marjı ile çalışması için yönetiminin alacağı kararlar verimliliğin arttırılması ve ülke ekonomisine bu yola fayda sağlaması ilk özelleştirme amacı olmaktadır.

 

2- Serbest piyasa ekonomisini geliştirme,

Üretimin kaliteli olması, ucuz fiyatlı olması ve en kısa zamanda tüketici emrine verilmesi özelleştirmede esastır. Bu durumda özelleştirilen kuruluşların serbest rekabet şartlarında tüketici lehine yapacağı arzlar serbest piyasa ekonomisinin gelişmesinde olumlu bir faktör olmaktadır.

 

3- Gelir dağılımını iyileştirme,

Yapılan özelleştirmeler sonucu elde edilen gelirlerin ötesinde özelleştirilen kuruluşların ülkenin GSMH üzerine yapacağı maddi katkılar vatandaşların milli gelirden alacakları payın artmasına sebep olacaktır ki bunun sonucu olarak gelir dağılımında iyileşme söz konusu olacaktır.

 

4- Sermaye piyasasını geliştirme,

Özelleştirmeye bağlı olarak işletmelere ait hisse senetlerinin sermaye piyasasında işlem görmesi sermaye piyasasının gelişmesinde rol oynayan faktörlerden birisi konumundadır.

 

5- Döviz gelirlerini arttırma,

Yabancı sermayenin gelmesine neden olan özelleştirme ülkeye döviz girdisinin sağlanmasında başlıca faktörlerden biridir. Ancak burada önemli olan girecek yabancı sermayenin üretim sektörlerinde kullanabilir olmasıdır. Hizmet veya menkul kıymetler aracılığı ile gelen yabancı sermaye ömrü kısa vadeli olur ki o şekildeki yabancı sermaye ülke ekonomisine faydadan ziyade zarar getirir. Ayrıca duran varlıklardan elde edilen döviz ile bankacılık sektörü tarafından getirilen ve duran varlıklara yönlendirilen dövizlerin milli ekonomiye kazandırılmasının ülke açısından ileriki yıllarda stratejik bir sıkıntıya sebep olmaması açısından önem arz etmektedir. Unutulmamalıdır ki bu şekilde duran varlıkların mülkiyet haklarının değil de kullanım haklarının satılması ülke geleceği açısından daha faydalıdır.

 

6- KİT’lerin Hazine ve Merkez Bankası üstündeki yüklerini azaltma,

Kamu elinde bulunan KİT’lerin liyakatsiz ellerde olması, siyasi otoritenin emir eri pozisyonunda kullanılması onların kamu finansman yükünün başlıca öğelerinden biri olmasına sebep olmuş, yani hazineye ve merkez bankasına yük olmuşlardır. Bu nedenle KİT’lerin özelleştirilmesi bu kuruluşlar üzerindeki KİT finansman yükünün kalkması demek olacaktır.

 

7- Kamu kuruluşlarının denetlenmesindeki yetersizlik,

Kamu kuruluşlarının denetlenmesi kamu harcamalarının kontrolü açısından esastır. Ancak çeşitli sektörlerde üretim yapan tesislerin denetimi o sektörlerden anlayan uzman teminindeki güçlüğün yanı sıra devletin kaliteli eleman teminindeki güçlüklerinden kaynaklanmaktadır. Bu yetersizlik tesislerin özelleştirilmesi ile ortadan kalkacaktır.

 

8- Kamu sektörünün dış finansman yükünü azaltma.

Özelleştirme kapsamında kamunun ihtiyaç duymakta olduğu dış finansman yükü özelleştirilecek tesisin sektörüne bağlı olarak azalma moduna girecektir.

 

IV. BÖLÜM

 

ÖZELLEŞTİRMEDE KARŞILAŞILAN PROBLEMLER

 

1- Özelleştirme karşıtı görüşler:

 

a) İdeolojik açıdan,

Burada özelleştirmeye menfi yaklaşımdaki düşünce esası devletçi, kapalı ekonomik sistem düşüncesinden kaynaklanmaktadır.

 

b) Stratejik açıdan,

Özelleştirilecek kuruluşun siyasi,askeri ve ekonomik açılardan stratejik önem arz etmesine bağlı olarak özelleştirilmesinin karşısında olunmasıdır.

 

c) Sosyal açıdan.

Özelleştirilmesi düşünülen kuruluşun bulunduğu bölgede yaşayanların sosyal yaşantılarına olan müspet veya menfi etkisine bakılmadan özelleştirilmesine karşı çıkılmasıdır.

 

2- Özelleştirme aşamasında karşılaşılan problemler:

 

a) Yasal problemler,

Özelleştirme ile ilgili tüm kanunların çıkarılmadan özelleştirme

yapılması,

 

b) Özelleştirme kapsamına alınacak kuruluşların öncelik sorunu,

Özelleştirmelerin öncelik stratejisinin belirlenmesine gerek duyulmadan

yapılması,

 

c) Özelleştirilecek kurumların zamanlama sorunu,

Özelleştirilecek kuruluşların özelleştirmeye hazır hale getirilmesi için

gerekli iyileştirmeler için gerekli zamanı dikkate almadan bu kuruluşları

özelleştirme uygulamaları.

 

d) Satış biçimi sorunu,

Özelleştirilmesine karar verilen kuruluş ile ilgili olarak, o kuruluşun

özelliklerine uygun satış şeklinin belirlenmemesi,

 

e) Monopol olma sorunu,

Özelleştirilecek kuruluşun ülkede monopol(rekabete kapalı) durum

yaratmasına dikkat edilmeden özelleştirmeye kalkılması,

 

f) Satış fiyatının tespiti sorunu,

Özelleştirilecek kuruluşun özelleştirilme mantalitesine bağlı olarak fiyat

tespitinde karşılaşılan sorunlar,

 

g) Kamu hizmeti fonksiyonu sorunu,

Özelleştirilecek kuruluşa bağlı olarak vatandaşın kamu hizmetlerinden faydalanmasında meydana gelebilecek menfi sorunlar,

 

h) Mülkiyeti tabana yayma sorunu.

Özelleştirmede istenen asıl öğelerden biri olan büyük vatandaş kitlesinin özelleştirilen kuruluşa ortak olabilmesinin önünün sermayedar kesim tarafından kesilmesinin önlenmesinin zorlukları.

Olarak açıklayabiliriz.

 

V. BÖLÜM

 

 

1985-2008 YILLARI ARASI ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI

 

 

1- Özelleştirilen Kuruluş sayısı :

 

1985-1990 dönemi : 26 Adet

1991-1993 dönemi : 34 “

1993-1995 dönemi :106 “

1995-1996 dönemi : 28 “

1996 yılı : 10 “

1996-1997 dönemi : 22 “

1997-1999 dönemi : 47 “

1999 yılı : 4 “

1999-2002 dönemi : 67 “

2003 yılı : 91 “

2004 yılı : 115 “

2005 yılı : 92 “

2006 yılı : 87 “

2007 yılı : 111 “

2008 yılı : 109 “

-------------------------------------------------------------------------

 

TOPLAM : 949 Adet

 

AK Partinin iktidara gelinceye kadarki dönemde özelleştirilen işletme veya teşekkül sayısı 341 adet olup bunlardan 310 tanesi üretim yapan kuruluş , kalan 31 tane ise taşınmaz maddi varlıktır. 2003 yılından 2008 yılı sonuna kadar yapılan özelleştirmelerin 98 tanesi üretim yapan tesis 510 tanesi ise taşınmaz maddi varlık niteliğindedir.

 

 

2- Özelleştirme çalışmaları devam etmekte olan kuruluşlar :

Doğusan Boru Sanayi A.Ş., Meram Elektrik Dağıtım A.Ş., Aras Elektrik Dağıtım A.Ş., Tekel A.Ş. ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları limanları.

 

3- Özelleştirme kapsamına alınacak kuruluşlar :

Önümüzdeki dönemde özelleştirme kapsamına alınması planlanan başlıca kamu varlıkları ise şunlardır. Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri, Edirne – Ankara, İzmir-Aydın, Pozantı - Tarsus - Mersin, Tarsus – Adana - Gaziantep, İskenderun –Toprakkale, Gaziantep - Şanlıurfa, İzmir – Çeşme otoyolları ile İzmir, Bursa ve Ankara Çevre Otoyolları, Başkent Elektik Dağıtım A.Ş., Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş., İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş., Türk Hava Yolları, Kayseri, Bor, Ilgın Şeker Fabrikaları, Ziraat ve Halk Bankaları, Botaş, TKİ ve Makine Kimya Kurumu.

 

4- Özelleştirilen kuruluşların mevcut durumları :

Özelleştirme idaresinin verilerine göre özelleştirilen kurumların şu andaki durumları sektörler bazında şu şekilde görülmektedir.

 

a- Demir – Çelik sektörü:

Sektör kuruluşları Çelik Boru San.A.Ş.,Asilçelik, İsdemir ve Kardemir’ e toplu olarak bakıldığında özelleştirme sonrası özelleştirmeden önceye göre istihdam dayısında azalma kapasite kullanım oranlarında azalma görülmektedir. İstihdam 14354 kişiden 11827 kişiye gerilemiş kapasite kullanım oranı da ortalama olarak %72 den %64 e gerilemiştir.

 

b- Ulaşım Hizmetleri sektörleri :

İstihdam sayısında belirgin bir azalma, hizmet gelirlerinde artış söz konusudur.

İstihdam 4227 kişiden 3047 kişiye gerilerken gelir miktarı 40 milyar dolardan 110 milyar dolara çıkmıştır.

 

c- Orman Ürünleri sektörü :

İstihdam sayısında %77 oranında azalma olmuş ancak üretimde bir değişiklik olmamıştır.

 

d-Bankacılık sektörü:

Özelleştirilen 3 bankada yapılan araştırmada (Deniz bank,Eti bank ve Anadolu bank) Şube ve personel sayılarında artış ve toplam aktiflerinde de %4000 gibi bir artış olmuştur.(133 trilyondan 5430 trilyona ) Bankacılık sisteminin %31’i bankaların ise %46 ‘sı yabancı bankaların kontrolü altında olup mevcut 34 bankadan 13 ünü elinde bulunduran yabancı sermaye Ziraat ve Halk Bankalarını da alırsa bankacılık sisteminin %70 ini kontrolü altına alacaktır. Bu oran batılı ülkelerde %15 seviyelerindedir.

 

e-Petrol Ürünleri :

Özelleştirmeden önce 3822 kişi olan istihdam sayısı 1029 kişiye gerilerken kar miktarı 72.559 milyar TL’ den 228.046 milyar TL’ye çıkmıştır. Satış hamcı ise 2.206.372 milyar TL’den 6.362.837 Milyar TL ye çıkmıştır.

 

f-Çimento Sanayi:

Özelleştirilen 24 tesiste özelleştirmeden önceki toplam personel sayısı 6737 kişi iken bu rakam özelleştirme sonucu 3226 kişiye düşmüştür. Kapasite artışı ise 12 milyon tondan 18 milyon tona çıkmıştır.Ancak kapasite kullanım oranı %75 den %54 e gerilemiştir.

 

g-Şeker sektörü:

Dünyada kristal şekerin %73’ü şeker kamışından %27’si ise şeker pancarından üretilmektedir.Şeker kamışından üretilen şeker maliyeti 300-350 dolar/ton iken bu rakam şeker pancarında 750-800 dolar/ton olabilmektedir.Bugün Türkiye şeker üretim kapasitesi 3.1 milyon ton dünya üretim kapasitesi ise 167 milyon ton dur.

Şeker tüketimi ülkemizde 2.5 milyon ton/yıl iken bu rakam dünyada 151 milyon ton/yıl dır. 1998 de 22.3 milyon ton şeker pancarı üreten ülkemiz çiftçisi bugün 15.3 milyon ton üretmektedir.Çünkü gübre fiyatları %250 yakıt fiyatları ise %80 artmıştır.

 

h-Süt ve süt mamulleri sektörü:

Özelleştirilen SEK tesislerindeki personel sayısı 1359 dan 514 e gerilemiş(%63 azalma) üretim miktarı ise %24 azalarak 135.501 ton olmuştur.

 

 

5- 1985-2008 Dönemine ait özelleştirme gelirleri ve harcama kalemleri :

(Milyon ABD Doları)

Dönemi Özelleştirme Geliri Hazineye Aktarılan Miktar

---------------- ------------------------- ------------------------------------

1985-1989 138 -

1990 501 -

1991 241 97

1992 284 117

1993 434 127

1994 565 63

1995 515 402

1996 292 345

1997 466 226

1998 1020 193

1999 38 2

2000 2717 1871

2001 120 -

2002 536 -

2003 187 -

2004 1283 -

2005 8222 2660

2006 8096 6751

2007 4259 7576

2008 6297 -

2009 1825 -

------------------- ---------------------- ------------------------

Toplam Gelir 38163 19430

 

2008 yılı sonuna kadarki özelleştirme gelirlerinin %53 ünden fazlası hazineye aktarılmış olup, geri kalan %47 lik bölüm özelleştirme giderlerine harcanmıştır.

Özelleştirme giderlerinin %1’i ilan reklam giderlerine, %5’si özelleştirmede görev yapan danışman firmalara %1’ü İstihdam ödemelerine, %13’ü faiz giderlerine, %1’i İMKB da hisse senedi alımı giderlerine, %23’ü özelleştirilme durumunda olan kuruluşlara sermaye transferine ve %56’sı ise özelleştirme programındaki kuruluşların borçlarının finansmanında kullanılmıştır.

 

Özelleştirmeler sonrası :

1- Hazineye aktarılan miktar : 19 Milyar ABD Doları

2- Özelleştirilme giderleri : 17 Milyar ABD Doları

TOPLAM : 36 Milyar ABD Doları

 

 

 

Özelleştirme Giderleri kalemleri:

(Milyar dolar)

1- Reklam Giderleri %1 0.2

2- Özelleştirmede görev alan danışmanlık firmaları giderleri %5 0.8

3- Özelleştirme İdaresi giderleri %1 0.2

4- Faiz Giderleri %13 2.2

5- İMKB alım giderleri %1 0.2

6- Özelleştirilen kuruluşların sermaye transferleri %23 3.9

7- Özelleştirilen kuruluşların borç ödemeleri %56 9.5

 

Toplam 17

 

 

6- Sonsöz:

Yukarıdaki bölümlerde özelleştirmenin tarifi, özelleştirme felsefesi, Dünyada ve Türkiye’de özelleştirme, özelleştirmenin yasal dayanakları, özelleştirme metotları, özelleştirmenin amaçları, özelleştirmede karşılaşılan problemler ile 1985-2008 yılları arasında yapılan özelleştirme uygulamaları anlatılmaya çalışılmıştır.

Türkiye’de yapılan özelleştirme uygulamalarından şu sonuçlara varabiliriz :

6.1-Özelleştirmede esas gayenin özelleştirilecek kuruluşun en kaliteli üretimi veya hizmeti en uygun fiyatla ve en kısa zamanda tüketicinin emrine sunmasıdır. Özelleştikten sonra bu başarıyı yakalayamamış kuruluşlar, özelleştirilmesindeki amaç ortadan kalktığı için ülke ekonomisine fayda yerine zarar getirirler. Zira istihdama ve GSMH ya katkısı olmayan bir özelleştirmeden söz etmek abesle iştigaldir.

6.2-Türkiye’de yapılan özelleştirme uygulamalarının ilk 10 yılı dünyada esen özelleştirme rüzgarına ayak uydurmaya çalışmanın ötesinde bir anlam ifade etmemektedir. Zira 1970 yılında dünyada başlayan ekonomik krizin karma ekonomi yapıdaki Türkiye’yi tam anlamı ile etkilediği sırada alınan 24 Ocak 1980 kararlarına paralel olarak yürütülmesi amacı ile 1985 li yıllarda gündeme alınan özelleştirme uygulamalarına siyasal istikrarsızlık, ekonomik istikrarsızlık, toplumsal uzlaşma ve diyalog eksikliği gibi nedenlerle ayrıca özelleştirmenin alt yapısı olan sosyal güvenlik,iş kaybı ve istihdam konularında gerekli hukuki ve teknik altyapı oluşturulmadan girilmiştir.Bu nedenle 1990 yılı sonuna kadar özel sektördeki kamu hisselerinin satışı dışında önemli bir özelleştirme yapılamamıştır.

6.3-Sektörlerin yapısı dikkate alınmadan yapılan özelleştirmeler ve özelleştirilen kuruluşlara talip olan müteşebbislerin o sektöre bakış açıları dikkate alınmadan,sırf yapıldı densin anlamında yapılan bu özelleştirmelerin yurt ekonomisine fayda yerine zarar getirdiği görülmektedir. Bugüne kadar özelleştirilen kamu kuruluşlarından yaklaşık %45’i çeşitli nedenlerle verimli olarak çalışmamakta veya kapanma aşamasında bulunmaktadır.

6.4-Özelleştirme yapılırken ülkemizin konumu, özelleştirilecek kurumların stratejik önem arz eden üretim konuları ile bu tesislerin sosyal yaşamdaki rolleri dikkate alınmadan ben sattım oldu veya babalar gibi satarım görüşleri ile yapılan özelleştirmelerin ileride doğuracağı telafi edilemez sonuçlarına özelleştirme yapanların değil milletimizin muhatap olacağı unutulmamalıdır.

6.5- Özelleştirme ve yabancı sermaye getirme düşüncesi ile satılan hazine taşınmazlarının dost gibi görünen sınır komşusu bazı devletlerin gelecekte bizden birtakım taleplerine emsal teşkil edecek tehlikeler taşıdığını göz ardı etmemek gerekir.

6.6-Yine unutulmamalıdır ki Sevr ile kaybettiklerini savaş alanlarında kazanmak mecburiyetinde bırakılan Türk Milletini, yapılan ve yapılmakta olan özelleştirme hataları ile yakın gelecekte savaş alanlarına yönlendirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol